YAŞADIĞIMIZ VAHŞETİN ADI SİSTEMATİK CİNSEL İSTİSMARDIR!
Ülkemizi 20 yılı aşkın süredir yöneten AKP iktidarı, Anayasanın 2. Maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devletidir” demesine rağmen bu ilkelerin tam tersi icraatlarla laikliğin ve hukuk devleti kavramlarının içini boşaltmıştır. Ülkemizin emekçilerinden esirgediği bütçeyi tarikatlar için sonuna kadar kullandıran AKP iktidarı; eğitim, sağlık, yargı, başta olmak üzere devlet kurumlarını tarikatlara ve cemaatlere teslim ederek toplumsal çürümeye neden olduğu kamuoyunun malumudur.
Günlerdir 6 yaşındaki bir çocuğun tarikat lideri olan babası tarafından sözde evlendirilerek yıllar boyunca sistematik bir cinsel istismara maruz kaldığı yönündeki haberleri içimiz kanayarak izliyoruz. Yaşanan durum sistematik bir cinsel saldırıdır: Ortaya saçılan belgelerden de anlaşıldığı üzere geçmişte başlatılan soruşturmanın üstünün örtülmesi için kemik yaşının büyütülmesi ve sonrasında soruşturmanın kapatılması konusunda kamu görevlileri bizzat rol almıştır.
Kuşkusuz yaşadığımız vahşetin tek sorumlusu tarikat, cemaat, aile ve ilgili kamu görevlileri değildir. Çünkü biz bu vahşeti; kaldığı yurtlarda defalarca cinsel tacize uğrayan, yaşadığı baskıya dayanamayarak intihar eden, yoksulluk ve çaresizlik nedeniyle cemaat yurtlarına mecbur bırakılıp yanarak ölen çocuklarımızdan biliyoruz.
Bu vahşetin ortaya çıkarılmasında yoğun emek ve çaba sarf eden basın emekçilerine başta tarikat ve cemaat çevrelerinden sistematik bir saldırının da başlatıldığını, siyasi iktidarın da buna sessiz kaldığını görüyoruz. Yaşadığımız her vahşette “bir kere olmuş”, “küçüğün rızasıyla olmuş”, “büyütülecek bir şey değil” şeklindeki beyanlarıyla suçun üstünü örtmeye çalışan siyasi iktidar, bu olayda da basın emekçilerinin hedef gösterilmesine sessiz kalarak suç ortağı olduğunu kanıtlıyor.
Siyasi iktidar; yıllardır kız çocuklarının okutulmamasını, çocuk yaşta evlendirilmesini, kadınların iş yaşamından uzak tutularak sadece çocuk doğurup ev işleri yapmasını kurdukları tarikatlar ve cemaatler aracılığı ile gerçekleştirmeye; “makbul kadın” olmayanlara ise her türlü baskı, saldırı, gözaltı ve tutuklamalarla gözdağı vermeye çalışmaktadır. Bu iktidar, kadınların tarihsel birikimleri ve mücadelesiyle kazandıkları, şiddet ve istismara karşı koruyan İstanbul Sözleşmesinden yine bu gerici ve yobaz zihniyetlerin dayatması sonucu bir gecede ayrılarak kadına yönelik şiddetin cezasızlaştırılmasına zemin oluşturmuştur. Kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü istismarı görülmez ve duyulmaz bir hale dönüştürmeye çalışmıştır.
Biz emekçiler anayasal hakkımız olan laikliğin hayatın her alanında uygulanmasını, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını, halkın özgür demokratik ve bilimsel yöntemlerle yönetilmesi gerektiğini daha yüksek sesle haykıracağız.
ÇOCUKLARIMIZI KARANLIĞA TESLİM ETMEYECEĞİZ!
GERİCİLİĞE, YOBAZLIĞA GEÇİT VERMEYECEĞİZ!
TÜM BEL-SEN İZMİR 1 NOLU ŞUBE YÜRÜTME KURULU