Baro ve Odalara müdahale kalan son hukuk kırıntılarının da ortadan kaldırılmasına yol açacaktır!

Geçen hafta uluslararası arenada ciddiye alınan ve alanında önde gelen kurumlardan olan Bertelsmann Vakfı’nın raporunda ülkemizin yönetim biçimi ilk kez  “de facto diktatörlük” olarak tanımlandı. Ülkemizde herhangi bir kurum bunu söylese yargı hızla harekete geçer, soruşturma açar, muhtemelen de tutuklama gerçekleşirdi. Oysa tam da yargının da ortak olduğu bu ve benzeri anti demokratik uygulamalar yüzünden “de facto diktatörlük” tanımı bir gerçekliğe işaret etmektedir.

İfade edilmesi iktidarın hoşuna gitmese de sadece salgın krizi ile değil rejim krizi ile de karşı karşıyayız! Salgın sürecini siyasal fırsata çevirmek isterken uygulamaları ve açıklamaları ile büyük tepki toplayan iktidarın hevesi kursağında kalmışa benziyor!  İnsanlarımız salgın nedeniyle ciddi sağlık tehdidi altında iken dahi iktidar çevrelerinin hala ayrıcalıklar, usulsüzlükler peşinde koşması, milyonlarca emekçinin yetersiz tedbirler altında fabrikalarda, inşaatlarda çalıştırılarak “salgınla ya da açlıkla ölüm” arasında tercihe zorlanması, bir maske dağıtımını dahi aylardır yapamayıp para ile satılması noktasına dönülmesi vb. gelişmeler halkta, emekçilerde adeta öfke patlamasına dönüşmüştür. Art arda yapılan anketlerde iktidarın ciddi oy kaybı yaşaması bu tepkinin her kesimde yükselmeye başladığını göstermektedir.

Bu tablo sonrası iktidar bir kez daha gündem saptırma, kutuplaştırma, muhalefete yönelik saldırı politikasını devreye sokmuştur.

İktidara yönelik haklı eleştirilerin “darbe çağrısı” olarak çarpıtılması, Diyanet İşleri Başkanının ayrımcı, nefret söylemi içeren açıklamasına yönelik haklı tepkilere karşı başlatılan linç kampanyası, sosyal medya paylaşımlarına yönelik gözaltı, tutuklamalar, muhalif belediyelere yönelik karalama kampanyaları vb. aynı politikanın devamı olarak gelişmektedir.

Başta Ankara Barosu olmak üzere bazı baroların asli görevlerinin gereği olarak Diyanet’i anayasaya uymaya çağırması sonrası iktidarın baro ve oda seçimlerine yönelik düzenleme yapılacağı açıklaması ise baskıların zirve noktalarından biridir.

Hatırlanacağı üzere anayasaya aykırı olarak Devlet Denetleme Kuruluna odalara müdahale etme, yöneticilerini görevden alma yetkisi veren iktidar,  TTB’nin “Savaş Bir Halk Sorunudur” açıklaması sonrasında da ise odaların yetki, görev, seçim sistemi gibi yapısına yönelik düzenleme yapacağını ifade etmiş, tepkiler sonrasında ise girişim askıya alınmıştı.

Bu kez; TTB’nin pandemide doğru bilgi sunması, halkın sağlık hakkını, sağlık emekçilerinin haklarını koruması ve iktidarın sermayeyi öncelleyen bilim dışı uygulamalarını açığa çıkaran çalışmalar/açıklamalar yapması, hakeza TMMOB’nin rant, yağma ve talana karşı verdiği kararlı mücadele, sahip olduğu bilimsel bilginin kamu kaynaklarının kamu yararına korunması için seferber edilmesi, baroların insan hak ve özgürlüklerini, hukukun üstünlüğünü korumaya çalışması gibi çabaları nedeniyle iktidarın hedefi haline gelmişlerdir. Günlerdir sadece iktidar sözcüleri üzerinden değil yandaş basın ve troller aracılığıyla hedef haline getirildikten sonra şimdi de bu kurumlara müdahaleyi içeren düzenlemenin raftan indirildiği ifade edilmektedir.

İktidarın amacı gayet açıktır; bir yandan muhalif baro ve odaların iç işleyişine müdahale ederek yandaş kurumlara yenilerini eklemek bir yandan da toplumu örgütsüz, kurumsuz bırakarak toplumsal muhalefetin sesini kısmak, etkisizleştirmek istemektedir.

Bu tür girişimler belediyelere kayyum atanması uygulamasının emek ve meslek örgütlerine uyarlanmış halidir. Siyasal iktidar ihraç, açığa alma, gözaltı, tutuklama gibi muhalif emek ve meslek örgütlerini baskı altına alma, susturma, özerk yapısını ortadan kaldırma yöntemlerini her fırsatta devreye sokmaktadır.

Bu girişimler başta 12 Eylül olmak üzere darbe hukukunun yöntem, anlayış ve zihniyetinin ürünüdürler. Kendisine karşı her eleştiriyi “darbeye çağrı” olarak çarpıtan, mağduriyet algısı yaratmak isteyen iktidar bu girişimiyle darbe hukuku ile ülkeyi yönettiği gerçeği ile bir kez daha suçüstü yakalanmıştır.

Ancak iktidar şunu da aklından çıkarmamalıdır ki, darbeciler ve darbe hukuku eninde sonunda kaybederken ülkemizi güzel günlere taşıyanlar, taşıyacak olanlar demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere sahip çıkanlar, bunun için bedeller ödemekten kaçınmayanlardır.

İktidarın emek ve meslek örgütlerine müdahale girişimlerini kınıyor, bu tür girişimlere derhal son verilmesini istiyoruz.

Konfederasyonumuz dün olduğu gibi bu gün de yaşamın her alanını tekçi bir anlayışla dizayn etmek isteyen otoriter yönetim anlayışının ve girişimlerin karşısında olacak, başta TTB ve TMMOB olmak üzere emek ve demokrasi güçleriyle ortak mücadeleyi esas alacak, dayanışma içinde olacaktır.

YÜRÜTME KURULU

Kaynak: https://kesk.org.tr/2020/05/07/baro-ve-odalara-mudahale-kalan-son-hukuk-kirintilarinin-da-ortadan-kaldirilmasina-yol-acacaktir/?fbclid=IwAR0KG1BV711TpBGL_Gf26BKqn-NRThOBOk9lw4tWJ7KzdY4uyRXxVVt-U2g